Sakarya Meydan Muharebesi

Sakarya Meydan Muharebesi ,Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün  “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır”  emrini verdiği, Kurtuluş Savaşı için dönüm noktası olan Sakarya Meydan Muharebesi

Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır” emrini verdiği, Kurtuluş Savaşı için dönüm noktası olan Sakarya Meydan Muharebesi

Durumun önlenebilmesi için harekete geçen Meclis, Türk milletinin kaderini belirleyecek savaşta Mustafa Kemal Atatürk‘ü 5 Ağustos 1921’de “Türk Orduları Başkomutanı” olarak görevlendirdi.

Sakarya Meydan Muharebesi öncesi ordunun ihtiyacını karşılamak amacıyla, kanunla kendisine verilen yetkiyi kullanan Mustafa Kemal Paşa, tüm halkı fedakarlığa çağırarak, “Tekalif-i Milliye Emirlerini” çıkardı.

Böylece, kaynakların önemli bir kısmının Sakarya Cephesi’ne aktarılmasını sağlayan Atatürk, 12 Ağustos 1921’de Batı Cephesi’ne giderek, düşmanın muhtemel hareketlerine yönelik stratejileri de belirledi.

13 Ağustos’ta ileri saldırıya başlayan Yunan kuvvetleri, 23 Ağustos’tan itibaren ağırlık merkezi Sakarya mevzisinin güney kanadı olmak üzere taarruza geçti.

Yaklaşık 100 kilometrelik cephede başlayan, büyük çarpışmaların yaşandığı savaş, tarihin önemli meydan muharebeleri arasında yer aldı.

sakarya muharebesi

“Tarihi emir, tarihi mücadeleyi başlattı”

Düşmanın üstün kuvvet ve silahlarla yaptığı taarruzlar, Sakarya mevzisinde zaman zaman çekilmelere yol açtı.

Bu süreçte, kuşatmayı karşılamak için manevralar yapan Türk ordusu büyük kayıplar verdi.

Yunan ordusunun, Türk savunma hatlarını zaman zaman kırdığı böyle bir ortamda Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 26 Ağustos’ta çizgiye bağlı cephe sistemini değiştiren o tarihi emrini verdi: “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz.”

Başkomutanın bu emrini alan Türk ordusu ile Yunan ordusu arasında takip eden günlerde çarpışmalar bütün şiddetiyle sürdü.

Emrin ardından geri çekilmek zorunda kalan birçok birlik, ilk tutunabildiği yerde durmaya, yeniden çarpışmaya başladı. Türk ordusunun birçok neferi bu süreçte mevzisini savunma çabası içinde son nefesini verdi.

Yunan General Papulas tarafından Yunan ordularına Ankara’ya harekât emri verilmişti. Savaşı Yunan tarafı kazansaydı TBMM, Sevr Antlaşması’nı kabul etmek durumunda kalabilirdi.

General Anastasios Papulas başlangıçta bu harekâta şiddetle karşı çıktı. Papulas’a göre Yunan ordusunu ıssız ve yolsuz Anadolu topraklarının derinine sürüklemek sonuçları ağır olabilecek bir maceraydı. Öte yandan savaş karşıtı örgütlerin ordu içine sızdırdığı broşürler Yunan askerinin savaşa olan inancını önemli ölçüde kırmıştı. Ancak Papulas kamuoyundan gelen yoğun baskılara ve “Ankara Fatihi” olmanın cazibesine karşı koyamayarak ordusuna taarruz emri vermiştir.

TBMM ordusu, Kütahya-Eskişehir Muharebeleri’ndeki yenilgisinden sonra cephe kritik bir duruma düşmüştü. Cepheye gelerek durumu yerinde gören ve komutayı eline alan TBMM Başkanı ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ile İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Fevzi Paşa, Batı Cephesi birliklerinin Yunan ordusuyla arada büyük bir mesafe bırakılarak Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmesine ve savunmayı bu hatta devam ettirmesine karar verdiler.

Gazi Mustafa Kemal Paşa, “Hatt-ı müdafaa yoktur; sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz. Onun için küçük, büyük her cüzütamı (birlik), bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük, büyük her cüzütam ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki cüzütamın çekilmeye mecbur olduğunu gören cüzütamlar, ona tabi olamaz. Bulunduğu mevzide nihayete kadar sebat ve mukavemete mecburdur.”emrini vererek muharebeyi geniş bir alana yaydı. Böylece Yunan kuvvetleri de karargâhlarından uzaklaşıp bölünmüş olacaktı.

TBMM, 3 Ağustos 1921’de Genelkurmay Başkanı İsmet Paşa’yı azlederek, aynı zamanda Başvekil ve Millî Müdafaa Vekili de olan Fevzi Paşa’yı bu makama da atadı.

22 Temmuz 1921’de Sakarya Nehri doğusuna çekilmeye başlayan Türk ordusu, güneyden kuzeye 5. Süvari Kolordusu (Çal Dağı güneyinde), 12, 1, 2, 3 ve 4. gruplar ile Mürettep Kolordu birinci hatta olacak şekilde tertiplendi. Çekilişin hızlı bir şekilde tamamlanmasından sonra Yunan birlikleri taarruz pozisyonu için tam dokuz gün Türk birlikleri ile karşılaşmadan yürüdü. Bu yürüyüşün hangi yöne doğru olduğu Türk keşif birlikleri tarafından tespit edilerek cephe komutanlığına bildirildi. Bu savaşın kaderini belirleyecek stratejik hatalardan biri oldu. Yunan taarruzu baskın olma özelliğini kaybetti. Ancak 14 Ağustos’ta ileri harekâta geçen Yunan ordusu, 23 Ağustos’tan itibaren 3. Kolordu ile Sakarya Nehri doğusundaki Türk kuvvetlerini tespit, 1. Kolordu ile Haymana istikametinde, 2. Kolordu ile Mangal Dağı güneydoğusunda kuşatıcı taarruza başladı. Fakat bu taarruzlarında başarısız oldular.

Kuşatma taarruzunda başarı sağlayamayan Yunan kuvvetleri, sıklet merkezini ortaya kaydırarak savunma mevzilerini Haymana istikametinde yarmak istedi. 2 Eylül’de Yunan birlikleri, Ankara’ya kadar en stratejik dağ olan Çal Dağı’nın tamamını ele geçirdi. Fakat Türk birlikleri Ankara’ya kadar geri çekilmeyerek alan savunması yapmaya başladı. Yunan birlikleri Ankara’ya 50 km kalacak derecede bazı ilerlemeler sağlasa da Türk birliklerinin yıpratıcı savunmasından kurtulamadı. Ayrıca 5. Türk Süvari Kolordusu tarafından cephe ikmal hatlarına yapılan taarruzlar Yunan taarruzunun hızının kırılmasında önemli etkenlerden biri oldu. Yunan ordusu 9 Eylül’e kadar süren yarma teşebbüsünde de başarılı olamayınca, bulunduğu hatlarda kalarak savunmaya karar verdi.

Türk Ordusu’nun 10 Eylül’de başlattığı, bizzat Mustafa Kemal Paşa’nın komuta ettiği, genel karşı taarruzla Yunan kuvvetlerinin savunma için tertiplenmesine mani olundu. Aynı gün Türk birlikleri stratejik bir nokta olan Çal Dağı’nı geri aldı. 13 Eylül’e kadar süren Türk taarruzu sonucunda Yunan ordusu, Eskişehir-Afyon’un hattının doğusuna kadar çekilerek bu bölgede savunma için tertiplenmeye başladı. Bu çekilme sonucu 20 Eylül’de Sivrihisar, 22 Eylül’de Aziziye ve 24 Eylül’de Bolvadin ve Çay düşman işgalinden kurtulmuştur.

Çekilen Yunan ordusunu takip amacıyla harekâta 13 Eylül 1921 itibarıyla süvari tümenleri ve bazı piyade tümenleri ile devam edildi. Fakat teçhizat ve istihkâm yetersizliği gibi sebeplerle taarruzlar durduruldu. Aynı gün Batı Cephesi’ne bağlı birliklerin komuta yapısı değiştirildi. 1 ve 2. Ordu kuruldu. Grup Komutanlıkları lağvedilerek yerine 1, 2, 3, 4 ve 5. Kolordular ile kolordu seviyesinde Kocaeli Grup Komutanlığı kuruldu.

Savaş, 22 gün ve gece sürerek 100 km uzunluğunda bir alanda cereyan etti. Yunan ordusu, Ankara’nın 50 km kadar yakınından geri çekildi.

Yunan ordusu geri çekilirken Türklerin kullanabileceği hiçbir şey bırakmamak için özen gösterdi. Demir yollarını ve köprüleri havaya uçurdu ve birçok köyü yaktı.

MANGAL DAĞI MUHAREBESİ (23-24 AĞUSTOS 1921)

Selahattin Adil Paşa

23 Ağustos 1921 günü sabah saat 11’de Yunan 1. Tümeni’nin Mangaldağına taarruzuyla 22 gün ve gece sürecek olan tarihin en uzun meydan muharebesi başlar. Taarruz eden Yunan 1. Tümeni 11.000, mevzideki Türk 5. Tümeni ise 4.500 kişidir.

Yunanlıların asker ve silah üstünlüğü Türk karargahının stratejik müdahaleleleri ve hareketli savunma anlayışı ile dengelenmiş gibi görünürken, Mangal Dağı çevresinde öğleden sonra başlayan fırtına her şeyi tersine çevirir. Şiddetli rüzgar nedeniyle görüşü sıfıra inen topçu gözetleme subayı tümen bataryalarına konum veremez, topçular mecburen ateşi kesmek zorunda kalır. Akşama kadar en fazla mevzilerimizin 1 km yakınına sokulabilen Yunan 1. Tümeni, topçu tehdidi ortadan kalkınca sayı üstünlüğünü kullanarak 5. Tümen öncü mevzilerine girer. Mehmetçik ne kadar fedakarca dövüşürse dövüşsün şartlar tamamen aleyhinedir.

Muharebe öyle bir hal almıştır ki, tümen mevcudu hızla erimektedir. 5. Tümen Komutanı Yarbay Kenan Bey (Dalbaşar) durumu bizzat anlatıp takviye istemek üzere 2. Grup karargahına gider. Kenan Bey bir alayla takviye edilmezse tümeninin sabahı göremeyeceğini söylemesi üzerine Grup kumandanı Miralay Selahattin Adil Bey takviyenin söz konusu olmacağın, bu durumda tümenin tamamen elden çıkmaması için Mangal Dağı’nı boşaltarak kuzeydoğuda Yaprakbayırı köyü sırtlarına çekilmesini, sorumluluğun kendisinde olduğunu söyler. Böylece cephe güney kanadında Yunanlılar açısından en önemli hedeflerden biri olan Mangal Dağı muharebelerin birinci günü dolarken elden çıkmış olur. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa açısından bu kabul edilebilir bir durum değildir. Soruşturma başlatır (Selahattin Adil Bey verdiği kararın sonradan en doğru karar olduğu anlaşılmıştır.) ve durum ortaya çıkana kadar da tümen komutanı Yarbay Kenan Bey görevden uzaklaştırılır. Bizzat Paşa’nın emriyle Topal Osman Ağa’nın Giresunlu gönüllülerden oluşan 47. Alay’ı boşaltılan mevzileri karşı taarruzla tekrar ele geçirmek üzere dağa gönderilir.

Karazıpkalı Giresun yiğitleri süngüsüz Berdan tüfekleriyle ve Giresun bıçaklarıyla girdikleri mevzileri saatlerce müdafaa ederler. Ancak artık takviye için yola çıkarılan 57. Tümen yetişse dahi Mangal Dağı’nda tutunma ihtimali kalmamıştır. Mangal Dağı kuzeyinde, Gedikli sırtlarında yeni savunma tertibatı oluşturularak dağ boşaltılır.

 

Sakarya Meydan Muharebesi sonunda Türk ordusunun zayiatı; 5713 ölü, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.268 kayıp olmak üzere toplam 39.289’dur. Yunan ordusunun zayiatı ise 3758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp olmak üzere toplam 23.007’dir. Sakarya Meydan Muharebesi’nde çok fazla subay kaybı olduğu için bu Muharebeye “Subay Muharebesi” adı da verilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk bu muharebe için “Sakarya Melhame-i Kübrası” yani kan gölü, kan deryası demiştir.

Yunanlar için geri çekilmek haricinde başka bir seçenek kalmadı. Geri çekilirken Türk sivil halkına karşı yaptığı tecavüzler, kundaklamalar ve yağmacılık sonucunda 1 milyonun üzerinde sivil Türk evsiz kaldı.

Mayıs 1922’de Yunan Ordusu Başkomutanı General Anastasios Papoulas ve kurmay heyeti istifa etti. Yerine General Georgios Hatzianestis atandı.

Mustafa Kemal Atatürk, ünlü “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz.” sözünü bu savaşa atfen TBMM’de söylemiştir. Muharebenin ardından Miralay Fahrettin Bey, Miralay Kâzım Bey, Miralay Selahattin Adil Bey ve Miralay Rüştü Bey, mirliva rütbesine terfi etti ve paşa oldu. Mustafa Kemal Paşa TBMM tarafından müşir rütbesine terfi ettirildi ve kendisine gazi unvanı verildi.

Atatürk, Sakarya Meydan Muharebesi’ne kadar bir askeri rütbesi olmadığını, Osmanlı Devleti tarafından verilmiş olan rütbelerin yine Osmanlı Devleti tarafından alınmış olduğunu belirtir. Nutuk’ta şu ifadeleri kullanır: “Sakarya muharebesi neticesine kadar, bir rütbe-i askeriyeye haiz değildim. Ondan sonra, Büyük Millet Meclisince Müşir (Mareşal) rütbesi ile Gazi unvanı tevcih edildi. Osmanlı Devleti’nin rütbesinin, yine o devlet tarafından alınmış olduğu malûmdur.”

Selahattin Adil Paşa

Selahattin Adil Paşa

Sakarya Savaşı’nın kazanılmasıyla, Türk milletinin savaşın kazanılacağına olan inancı yerine gelmiştir. İstanbul’da, tüm camilerde Sakarya’da hayatını kaybeden askerler için mevlitler okunmuştur. O ana kadar, Ankara’ya mesafeli duran İstanbul basınında dahi bir sevinç duygusu oluşmuştur.
Uluslararası toplumun (özellikle İngiltere’nin) TBMM güçlerine bakışı değişmiş ve Yunanistan, arkasındaki İngiltere desteğini kaybetmiştir.
13 Eylül 1683 tarihinde II. Viyana Kuşatması ile başlayan Türk geri çekilmesi yine bir 13 Eylül günü bu savaş ile durmuş, yeniden ilerleme başlamıştır. Bu yönden bu savaşın sembolik önemi de Türk Tarihi açısından çok fazladır.

Komutanlar

TBMM Başkanı ve Türk Orduları Başkomutanı: Mustafa Kemal Atatürk
Başvekil ve Genelkurmay Başkanı: Birinci Ferik Mustafa Fevzi Çakmak
Millî Müdafaa Vekili: Mirliva Refet Paşa
Batı Cephesi: Komutanı Mirliva Mustafa İsmet İnönü
1. Grup: Komutanı Albay İzzettin Çalışlar
24. Tümen: Komutanı Yarbay Ahmet Fuat Bulca
23. Tümen: Komutanı Yarbay Ömer Halis Bıyıktay
2. Grup: Komutanı Albay Mehmet Selahattin Adil
4. Tümen: Komutanı Albay Mehmet Sabri Erçetin
5. Tümen: Komutanı Yarbay Mehmet Kenan Dalbaşar
9. Tümen: Komutanı Albay Sıtkı Üke
3. Grup: Komutanı Mirliva Yusuf İzzet Met
7. Tümen: Komutanı Yarbay Ahmet Derviş
8. Tümen: Komutanı Albay Kazım Sevüktekin
15. Tümen: Komutanı Albay Şükrü Naili Gökberk
4. Grup: Komutanı Albay Kemalettin Sami Gökçen
5. Kafkas Tümeni: Komutanı Yarbay Cemil Cahit Toydemir
61. Tümen: Komutanı Albay Mehmet Rüştü Sakarya
5. Grup: Komutanı Albay Fahrettin Altay
14. Süvari Tümeni: Komutanı Yarbay Mehmet Suphi Kula
4. Süvari Tugayı: Komutanı Yarbay Hacı Mehmet Arif Örgüç
12. Grup: Komutanı Albay Halit Karsıalan
11. Tümen: Komutanı Albay Abdülrezzak sonra Yarbay Saffet
Mürettep Kolordu: Komutanı Albay Kazım Fikri Özalp
1. Tümen: Komutanı Yarbay Abdurrahman Nafiz Gürman
17. Tümen: Komutanı Albay Hüseyin Nurettin Özsu
41. Tümen: Komutanı Yarbay Şerif Yaçağaz
1. Süvari Tümeni: Komutanı Yarbay Osman Zati Korol
Batı Cephesine Doğrudan Bağlı Birlikler
2. Süvari Tümeni: Komutanı Yarbay Ethem Servet Boral
3. Süvari Tümeni: Komutanı Yarbay İbrahim Çolak
Mürettep Tümen: Komutanı Yarbay Ahmet Zeki Soydemir
3. Kafkas Tümeni: Komutanı Yarbay Halit Akmansü
6. Tümen: Komutanı Yarbay Hüseyin Nazmi Solok
57. Tümen: Komutanı Yarbay Hasan Mümtaz Çeçen

Kaynak:Anadolu Ajansı