Şehzade Mustafa
Şehzade Mustafa veya Mustafa Çelebi (d. 1515, Manisa – ö. 6 Ekim 1553, Konya), Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman ve Mâhidevran Sultan’ın oğludur. 1533’ten 1541’e kadar Manisa, 1541’den 1553’e kadar ise Amasya valisi olarak görev yapmıştır. 1553 yılında, babasının emriyle öldürülmüştür.
Gençlik Yılları ve Valilikleri
Şehzade Mustafa, babasının Saruhan sancak beyliği sırasında 1515 yılında Manisa’da dünyaya geldi. Dedesi Yavuz Sultan Selim’in 1520’de hayatını kaybetmesiyle Osmanlı tahtına çıkmak üzere İstanbul’a giden babasıyla birlikte başkente gitti. İstanbul’da çok iyi bir eğitim aldı ve yetenekleriyle dikkat çekti. Venedik elçisi, henüz dokuz yaşındayken onun son derece yetenekli olduğunu, yeniçeriler tarafından çok sevildiğini ve gelecekte büyük bir savaşçı olabileceğini yazmıştı.
1534’te Manisa sancak beyliğine atanması, onun taht için en kuvvetli adaylardan biri olduğunu gösteriyordu. Ancak 1534’te babaannesi Hafsa Sultan’ın ölmesi ve 1536’da Veziriazam Makbul İbrahim Paşa’nın öldürülmesi, saraydaki dengeleri değiştirdi. Hürrem Sultan’ın etkisiyle Şehzade Mustafa, Manisa’dan Amasya’ya gönderildi. Manisa’ya ise Hürrem Sultan’ın oğlu Şehzade Mehmed atandı. Ancak Mehmed’in 1543’te ani ölümü, Mustafa’yı tekrar umutlandırdıysa da Manisa’ya bu kez başka bir Hürrem Sultan oğlu olan Şehzade Selim gönderildi. Şehzade Mustafa, 1549’da Konya sancak beyliğine getirildi.
Hürrem Sultan ve Rüstem Paşa’nın Entrikaları
Hürrem Sultan ve damadı Sadrazam Rüstem Paşa, Şehzade Mustafa’yı ortadan kaldırmak için çeşitli entrikalar düzenlediler. Mustafa’yı Osmanlı tahtını ele geçirmeye çalışan bir hain gibi göstermek için, onun mührünü taşıyan sahte mektuplar Şah Tahmasb’a gönderildi. Daha sonra, Şah Tahmasb’ın verdiği yanıt ele geçirilerek Kanuni Sultan Süleyman’a sunuldu. Mustafa’nın taht için en güçlü aday olması, yeniçeriler ve halk arasında büyük bir destek görmesi, babasının ona olan güvensizliğini artırdı.
Şehzade Mustafa’nın Ölümü
1553 yılında Osmanlı ordusu Nahcıvan Seferi’ne çıktığında Konya-Ereğli civarında konakladı. Şehzade Mustafa da babasının huzuruna çağırıldı. Babasının otağına girerken kılıcı ve hançeri alındı. Ancak içeri girdiğinde, çadırda onu bekleyen yedi dilsiz cellat tarafından boğularak öldürüldü. Bazı rivayetlere göre babası Kanuni Sultan Süleyman da perdenin arkasından bu olaya şahitlik etti.
Mustafa’nın ölümü ordu ve halk üzerinde büyük bir etki yarattı. Yeniçeriler, Rüstem Paşa’yı sorumlu tutarak onun sadrazamlıktan azledilmesini talep etti. Bunun üzerine Kanuni, Rüstem Paşa’yı sadrazamlıktan aldı ve yerine Kara Ahmed Paşa’yı getirdi.
Mirası
Şehzade Mustafa, döneminin en sevilen şehzadelerinden biriydi. İlimle ilgilenen, şair (Mahlası: Muhlisî) ve hattat bir kişiliğe sahipti. Onun ölümü Osmanlı tarihindeki en trajik olaylardan biri olarak kabul edilir. Osmanlı tarihinde, taht mücadelesi içinde bir şehzadenin uğradığı en büyük haksızlıklardan biri olarak değerlendirilen bu olay, halk arasında büyük üzüntüyle karşılanmış ve dönemin şairleri tarafından mersiyelerle anılmıştır. Taşlıcalı Yahya’nın kaleme aldığı ünlü mersiye, Osmanlı edebiyatında Şehzade Mustafa’nın unutulmaz bir figür olarak yer edinmesini sağlamıştır.
Türbesi
Ölümünün ardından annesi Mâhidevran Sultan, oğlunun hatırasını yaşatmak için Bursa’da onun adına görkemli bir türbe yaptırdı.
Şehzade Mustafa’nın türbesi, Osmanlı mimarisinin en zarif örneklerinden biri olup, klasik dönem mimarisinin gözde yapılarından biri olarak kabul edilir. Türbenin içinde Şehzade Mustafa’nın sandukası bulunur ve duvarları Osmanlı dönemine ait hat sanatıyla süslenmiştir. İnce işçiliğiyle dikkat çeken bu türbe, 16. yüzyıl Osmanlı sanatının estetik anlayışını yansıtan önemli yapılardan biridir.
Türbenin bulunduğu yer olan Bursa, Osmanlı hanedanı için büyük bir öneme sahip olup, Şehzade Mustafa’nın kabri de burada, II. Murad Türbesi’nin hemen yanında yer almaktadır. Türbe, yıllar boyunca Osmanlı tarihiyle ilgilenen araştırmacılar ve tarih meraklıları tarafından sıkça ziyaret edilmiştir.
Bugün Şehzade Mustafa’nın türbesi, Osmanlı tarihinin en trajik olaylarından birini hatırlatan önemli bir anıt olarak varlığını sürdürmektedir. Mâhidevran Sultan, oğlunun ölümünün ardından Bursa’ya yerleşerek ömrünün geri kalanını burada geçirmiş ve 1581 yılında vefat ettiğinde oğlunun yanına defnedilmiştir.
Eşleri
Nuricihan Begüm Sultan: Tatar Prens Daşkın’ın kızıdır. Şehzade ile 1536’da nikahlanmıştır. Nergisşah Sultan’ın validesidir.
Fatma Handan Sultan: Çerkes olup Kabardey kabilesinden Kaytuko Hanedanı’na mensuptur. 1538 yılında nikâhlanmıştır. Şehzade Ahmed’in validesidir.
Hatice Ayşe Sultan: Çerkes Prens Pşeabşoko’nun kızıdır. 1542 yılında nikâhlanmışır. Bir Şehzade ve Bir Sultan validesidir.
Futuha Begüm Sultan: Kırım Prensi Mahmud Giray’ın kızıdır. 1545 senesinde Şehzade ile nikâhlanmışır. Şehzade Mehmed ve Şah Sultan’ın annesidir. Eşinin ölümünden sonra sarayın emri ile Pertev Paşa ile evlendirilmiştir.[16]
Çocukları:
Nergisşah Sultan: 1536 yılında Manisa’da Nuricihan Begüm Sultan’dan dünyaya geldi. Damat Cenabi Ahmet Paşa (şair, tarihçi, enderuni ve çeşnigirbaşı, yirmi yıl kadar Anadolu Beylerbeyi) ile evlenmiştir. 1595 yılında ölmüştür.
Şehzade Ahmed: 1538 yılında Manisa’da Fatma Handan Sultan’dan dünyaya geldi. 1551 yılında babasının ölümünden önce ölmüştür.
Bir Şehzade: 1542 yılının sonu veya 1543 yılının başı gibi Hatice Ayşe Sultan’dan doğmuş ve daha kundaktayken ölmüştür.
Bir Sultan: Doğum tarihi bilinmemektedir. Zaten doğduğu gün vefat etmiştir. Annesi Hatice Ayşe Sultan’dır.
Şehzade Mehmed: 1546 yılında Amasya’da Futuha Begüm Sultan’dan dünyaya geldi. Ölümü; 1553, Bursa (Şehzade Mustafa’nın ölümünden bir süre sonra taht için tehlike doğuracağı nedeniyle Dedesi Kanuni Sultan Süleyman tarafından boğdurulmuştur. Mezarı babasının yanındadır.).
Şah Sultan: 1549 yılında Konya’da Futuha Begüm Sultan’dan dünyaya gelmiştir. 2 Ekim 1577’de ölmüştür. Zevci Damat Abdülkerim Ağa.
Şehzade Mustafa’nın ölümü üzerine Fünûnî, Rahmî, Edirneli Nazmî, Muînî, Mustafa, Müdâmî, Sâmî, Kara Fazlî, Nisâyî, Şeyh Ahmed Efendi, Selîmî, Kâdirî gibi şairler mersiyeler yazdılar. Hakkında yazılmış en tanınmış mersiye, Taşlıcalı Yahya Bey tarafından yazılandır. Şehzade Mustafa, sultan olmadan kendisine bu denli fazla mersiye yazılan tek şehzadedir.
Taşlıcalı Yahya Bey‘in Şehzade Mustafa için yazdığı mersiyenin bir bölümü:
Osmanlı Türkçesi
Meded meded bu cihânûn yıkıldı bir yanı
Ecel Celâlîleri aldı Mustafâ Han’ı
Tulundı mihr-i cemâli, bozuldı dîvânı
Vebâle koydılar âl ile Âl-i Osmânı.
Geçerler idi geçende o merd-i meydânı
Felek o cânibe döndürdi şâh-ı devrânı.
Yalancınun kuru bühtânı bugz-ı pinhânı
Akıtdı yaşumuzı yakdı nâr-ı hicrânı.
Cinâyet itmedi cânî gibi anun cânı
Boguldı seyl-i belâya, tagıldı erkânı.
N’olaydı görmeye idi bu mâcerâyı gözüm
Yazuklar ana revâ görmedi bu râyı gözüm.
Tonandı aglar ile nûrdan menâre dönüp
Küşâde-hâtır idi şevk ile nehâre dönüp
Görindi halka dıraht-ı şükûfe-dâre dönüp
Yürürdi kulları önince lâlezâre dönüp.
Tururdı şâh-ı cihân hiddetiyle nâre dönüp
Otagı haymeleri karlu kûhsâre dönüp.
Müzeyyen idi bedenlerle ak hisâre dönüp
El öpmege yüridi mihr-i bî-karâre dönüp.
Türkçe Açıklaması
Eyvahlar olsun! Bu cihanın bir yanı yıkıldı;
(Zira) ölüm eşkıyaları Mustafa Han’ı yok ettiler.
Yüzünün güneşi battı, divanı dağıldı.
Osmanlı sultanını hile ile günaha soktular.
O savaş meydanlarının yiğidini adı geçtikçe çekiştirirlerdi.
Felek zamanın padişahını o (iftiracılardan) yana döndürdü.
Yalancının kuru iftirası ve gizli kini
Gözyaşımızı akıttı, ayrılık ateşini yaktı.
O cani gibi cinayet işlemedi;
(Fakat kendi) canı, bela selinde boğuldu, erkânı dağıldı.
Keşke gözüm bu olup biteni görmeseydi
Yazıklar olsun! Gözüm bu muameleyi ona layık görmedi.
Nurdan bir minare gibi ak giysilerle donandı;
Gönlü şevk ile gündüz gibi (aydınlık) idi.
Çiçek açmış bir ağaç gibi halka göründü;
Kulları bir gelincik tarlası gibi önünde yürüyorlardı.
Cihan Sultanı kızgınlığından ateşe dönmüş hâlde duruyordu;
Otağının çadırları karlı dağlara benziyordu.
Bedenlerle süslenmiş beyaz bir hisara benziyordu.
Yerinde duramayan güneş gibi el öpmeye yürüdü.
Tarih Araştırmacısı ve Yazarı
- Kanuni Sultan Süleyman’ın, oğulları Şehzade Mustafa, Mehmed ve Selim için düzenlediği 1530’daki sünnet düğününde şehzadeleri ile birlikte At Meydanı’ndaki pehlivan ve ip cambazlarının hünerlerini izlemeleri