Osmanlı Döneminde Gazze: İdari, Askerî ve Sosyal Açıdan Bir İnceleme
Gazze, tarih boyunca hem stratejik konumu hem de kültürel kimliğiyle öne çıkan kadim şehirlerden biri olmuştur. 1517 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sonucunda Osmanlı topraklarına katılan Gazze, yaklaşık dört yüzyıl boyunca Osmanlı idaresi altında kalmış; bu süreçte adalet, huzur ve çok kültürlü yaşam düzeniyle yönetilmiştir. Osmanlı’nın bölgedeki hâkimiyeti, yalnızca askerî bir varlık değil; aynı zamanda toplumsal barış, dinî hoşgörü ve refah temelli bir idare anlayışıyla sürdürülmüştür. I. Dünya Savaşı’nda yaşanan Gazze Muharebeleri ise bu coğrafyanın Osmanlı için ne denli kritik bir öneme sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
1. Osmanlı İdaresi Altında Gazze
Gazze, Osmanlı Devleti’nin klasik eyalet teşkilatına uygun biçimde önce Şam Eyaleti’ne bağlı bir sancak, daha sonra ise Suriye Vilayeti’ne bağlı bir kaza olarak teşkilatlanmıştır. Şehrin yönetimi, merkez tarafından atanan sancak beyleri ve kadılar aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Kadılar, hem hukukî hem de idarî işlerde söz sahibiydi ve halkın adalet arayışına cevap vermekteydi.
Osmanlı Devleti, Gazze’deki yerel Arap aşiretleriyle denge siyaseti kurarak iç asayişi sağlamış; sınır güvenliğini karakollar ve askerî birliklerle desteklemiştir. Şehir, Mısır ile Şam arasındaki geçiş noktası olması nedeniyle askerî lojistik açısından da stratejik konumdaydı.
1.1. Halkın Refahı ve Kamu Yatırımları
Osmanlı yönetimi boyunca Gazze’de birçok kamu yatırımı yapılmış, şehir sosyal ve ekonomik olarak desteklenmiştir. İnşa edilen camiler, medreseler, çarşılar, çeşmeler ve yollar, hem altyapıyı güçlendirmiş hem de halkın yaşam kalitesini artırmıştır. Ticaret yollarının güvenliği sağlanmış, tarım faaliyetleri teşvik edilmiş ve şehir bölgesel bir ticaret merkezi hâline getirilmiştir.
1.2. Dinî Hoşgörü ve Çok Kültürlü Yapı
Osmanlı Devleti’nin “millet sistemi” sayesinde Gazze’deki Müslüman, Hristiyan ve Yahudi topluluklar inanç özgürlüğü içinde, yan yana yaşamışlardır. Her inanç grubunun ibadet yerleri korunmuş, dinî uygulamalarına karışılmamıştır. Osmanlı, tüm tebaasına adaletle yaklaşmış, mezhepsel ve etnik fark gözetmeden koruma sağlamıştır. Bu uygulamalar, yüzyıllar boyunca bölgede huzur ve toplumsal barışın devamını sağlamıştır.
2. Gazze Muharebeleri (1917)
I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti, İngiliz işgaline karşı Gazze’de iki büyük savunma savaşı vermiştir. Bu muharebeler, Filistin Cephesi’nin ve Osmanlı askerî tarihinin önemli olayları arasında yer almaktadır.
2.1. Birinci Gazze Muharebesi (26 Mart 1917)
İngiltere, Mısır üzerinden Filistin’e ilerleyerek Gazze’yi almak istemiştir. Ancak Kress von Kressenstein komutasındaki Osmanlı kuvvetleri, Gazze çevresine kurdukları tahkimatla İngiliz saldırısını geri püskürtmüştür. Bu muharebe, Osmanlı için taktiksel bir zafer olarak tarihe geçmiştir.
2.2. İkinci Gazze Muharebesi (17–19 Nisan 1917)
İngiliz kuvvetleri, daha büyük bir kuvvetle ikinci kez Gazze’ye saldırmıştır. Ancak Osmanlı ordusu, bu saldırıyı da siper savunması, topçu birlikleri ve yakın direniş taktikleriyle durdurmayı başarmıştır. Bu zafer, Osmanlı’nın savaşın son döneminde gösterdiği önemli dirençlerden biri olmuştur.
2.3. Üçüncü Gazze Harekâtı ve Geri Çekilme Ekim 1917’de İngilizler, Gazze’ye yönelik üçüncü ve son büyük harekâtı başlatmıştır. Aynı anda Beerşeba Cephesi’ne de saldırarak Osmanlı savunma hattını yarmayı başarmışlardır. Bu gelişme sonucunda Osmanlı ordusu Gazze’den geri çekilmek zorunda kalmış ve bu, Filistin’in tamamen İngiliz işgaline geçmesine giden süreci başlatmıştır.
Sonuç
Osmanlı Devleti, Gazze’yi sadece askerî bir cephe olarak değil, adaletin tesis edildiği, kamu düzeninin sağlandığı ve her inaçtan halkın güvenle yaşayabildiği bir şehir olarak yüzyıllar boyunca yönetmiştir. Devletin yerel halkla kurduğu adil ilişkiler, kamu yatırımları ve hoşgörülü idare anlayışı sayesinde Gazze, uzun yıllar barış ve istikrar içinde kalmıştır.
Ancak 1917 yılında Osmanlı idaresinin sona ermesiyle birlikte, Gazze yeniden sömürgeci güçlerin rekabet alanı haline gelmiş; halkın huzuru bozulmuş, siyasi istikrarsızlık başlamış ve bugüne kadar süren acılarla dolu bir dönem başlamıştır. Osmanlı’nın Gazze’den çekilmesinin ardından bu coğrafya barış bir daha kalıcı şekilde tesis edilememiştir. İşgaller, ambargolar, savaşlar ve insani dramlar bölgeyi sarmış; halk her dönem bedel ödemek zorunda kalmıştır.
Tarih, Gazze’nin en uzun süre huzur, adalet ve barış içinde yaşadığı dönemin Osmanlı idaresi olduğunu kaydetmiştir. Bugün dahi süren acılar karşısında, bu kadim coğrafyada bir zamanlar hüküm süren düzeni hatırlamak, tarihsel bir sorumluluk ve ibret vesikasıdır.
Tarih Araştırmacısı ve Yazarı